Bir Kelebek Londra’da Kanat Çırptı

23 Haziran 2016, yalnız Birleşik Krallık için değil, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesi için önemli bir tarih oldu. Daha önceleri çalkantılı ekonomik süreçler geçiren Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz’in Avrupa Birliği’nden ihracı söz konusu olmuştu ancak pek azımız Birleşik Krallık’tan bu derece radikal bir kararın çıkabileceğini tahmin ediyorduk. Zaten Euro bölgesine ve Shengen’e dahil olmamak gibi çeşitli ayrıcalıklara sahip ülkenin, bütün bunlara rağmen birlikten ayrılmayı seçmesinin ilk sonucu David Cameron’ın istifa kararı alması olarak ortaya çıktı. Bu kararın işleme konulmasından birlikten ayrılığın sonuçlanmasına kadarki sürecin, bürokratik nedenlerle en az iki sene olacağı öngörülmekte. Bu nedenle ekonomik, sosyal ve kültürel dengelerde ani bir değişim söz konusu olmayacak. Ancak Fransa ve Almanya’nın başı çektiği Avrupa Birliği üye devletleri, referandumun siyasi ve ekonomik sonuçlarını hararetle tartışmaya başladı bile. Kimileri bunun hem Birleşik Krallık hem de Avrupa için iyi sonuçlar doğuracağını savunurken, kimileri de dengelerin değişmesiyle oluşacak kelebek etkisinin herkese büyük çapta zarar verebileceğini söylüyor. Peki adını Britain ve exit kelimelerinin birleşiminden alan Brexit hareketinin güncel sanatta ve sanat piyasasındaki etkileri neler olabilir?

Böylesi bir analiz yapmaya, her şeyden önce güncel durumu anlamakla başlamak gerek. Birleşik Krallık, 2015 yılı verilerine göre, kendi başına sanat piyasasının toplamda %8’lik bir dilimini oluşturuyor. Ülke yine aynı yılın verilerine göre Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’den sonra dünyanın üçüncü büyük sanat ekonomisini barındırıyor[1]. Çin’in son yıllardaki büyük yükselişiyle birlikte eskiden dünyanın iki büyük sanat piyasasından biri olan Birleşik Krallık, son iki senedir üçüncülüğünü korumakta. 2015 yılında yayınlanan Creative Industries Federation (CIF) raporunda ise Birleşik Krallık, ekonomik, sosyal ve itibari değerler göz önünde bulundurulduğunda, sanat ve kültür alanında dünyanın lideri olarak gösterilmiş[2]. Bu da ülkenin yalnızca Avrupa için değil küresel boyutta da sanat ve kültür alanlarında önemli bir merkez olduğunu işaret ediyor. Peki Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’ndeki ekonomik ve sanatsal yeri neydi?

Yine CIF raporuna göre, 2015 yılında Avrupa Birliği’nin toplam GSYİH’sının %0,3’ü Birleşik Krallık’ın sanat ve kültür alanındaki yatırımlarından kaynaklanıyor. Buna karşı Almanya’nın ve Fransa’nın payları sırasıyla %0,4 ve %0,8. Kısacası hacim olarak düşük ama değer olarak yüksek bir yatırım payı söz konusu. 2013 yılında yayınlanan Arts Council of England verilerine göre ise Birleşik krallık içerisinde harcanan her pound, GSYİH’ya 7 pound’luk katkı sağlamış[3]. Avrupa Birliği, tüm üye ülkelere olduğu gibi Birleşik Krallık’a da çeşitli fonlar sağladı ve bu fonlar sanat kültür alanında kullanıldı. Örneğin 1998 yılında Gateshead’e yerleştirilen Sir Anthony Gormley’nin Kuzey Meleği adlı anıtsal heykeli bu fonlar kullanılarak gerçekleştirilmiş. İronik şekilde, bu heykel üzerine yakın zamanda Brexit yanlılarınca bir yansıtma yapıldı[4].

Sir Anthony Gormley’in Kuzey Meleği (1998) heykeli üzerine Brexit taraftarlarınca yapılan yansıtma.

Ekonomik veriler bunlarla sınırlı kalmıyor. Birleşik Krallık, sanat eserleri konusunda Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde %5’lik oranla en düşük vergilendirme dilimine sahip; bu da özellikle Londra gibi bir merkezi, sanat alım-satımı için oldukça elverişli bir hale getiriyor. Öte yandan Birleşik Krallık Hazinesi tarafından 2016 Nisan ayında açıklanan verilere göre de krallığın GSYİH’sının %12,6’sı Avrupa Birliği’yle yapılan ticarete dayanmakta. Aynı şekilde Avrupa Birliği’nin GSYİH’sının da %3,1’ini Birleşik Krallık’la yapılan ticaret oluşturuyor[5].

O halde Brexit’in olası sonuçları neler olacaktır? Uzun dönemdeki etkiler gelişecek ekonomik ve sanatsal eğilimlerle belli olacaktır ama kısa dönemde ilk etkileri hakkında yorum yapmak mümkün. Avrupa Birliği’nden ayrılma sonrasında öncelikle ulaşım ücretleri artacaktır. Bu artış sonuçta turizmi etkileyeceği gibi düzenlenecek müzayedelere ve fuarlara olan katılımı da azaltacaktır. Azalan katılım tabii ki azalan karlılık demek. Böylelikle eğer farklı bir düzenlemeye gidilmezse belki de şu an için sanat alım-satımlarında geçerli olan %5’lik vergi de, ülke içindeki fon aktarımları dolayısıyla yükseltilmek zorunda kalacaktır. Öte yandan Avrupa Birliği’yle yapılan ticaret de Brexit’in soğuk nefesini ensesinde hissedecek ve ithalat-ihracat dengeleri değişecektir. Yukarıda da belirttiğim üzere Birleşik Krallık’ın iç ekonomisinde Avrupa Birliği’nin payı, birlik içindeki krallığın payından hayli fazla olduğundan, birlikten çıkışın en azından yüzdesel olarak çok da akıllıca olmadığını düşünmek mümkün. Ada içinde bir başka çözüm de tasarrufların yönetilmesiyle ortaya atılabilir. Sanat ve kültüre yönelik yatırımların ülkedeki tasarrufla desteklenmesi bir ihtimal oluşturuyor ama tasarrufun her zaman öngörülen yere aktarılması kesin değil. Ekonomik koşulların ve öngörülemezliğin sonucu da bu senaryoda büyük bir ihtimalle Londra’nın, sanat alım-satımı konusunda çekiciliğini yavaş yavaş yitirmesi olacaktır. London’s Victoria & Albert Müzesi’nin Alman direktörü Martin Roth da benzer yöndeki görüşlerini: “Eğer Londra önemini yitirmeye başlarsa Berlin bu alanda önemli bir yükselişe geçecektir.”[6] sözleriyle ifade ediyor.

Brexit tartışmaları, Birleşik Krallık’ta karşıt iki görüşün çarpıştığı bir zemin oluşturdu. Bir yanda Brexit yanlıları dururken diğer yanda birlikte kalmanın daha iyi olacağını savunan Britanya Avrupa’da Güçlü (Britain Stronger in Europe) hareketi destekçileri yer alıyor. İçlerinde Tracy Emin ve Anish Kapoor’un da bulunduğu 282 sanatçı, şimdiden Brexit karşıtı olduklarını açıkladılar. Tate’in direktörü Sir Nicholas Serota, Britanya Avrupa’da Güçlü hareketine olan desteğini: “İngiltere’deki sanat her zaman kıtadaki gelişmelerden etkilenmiştir. Rubens’ten, Van Dyke’a ve Canaletto’ya kadar. Yani biz Avrupa’nın bir parçasıyız.” şeklinde açıklıyor[7]. Birleşik Krallık Maliye Bakanı George Osborne ise Avrupa Birliği’nden çıkmanın bir tür intihar olduğunu: “Brexit hareketi gerçekleşirse, bu durum her İngiliz aileye yıllık 4,300 poundluk bir yük bindirecektir.” sözleriyle ifade etmişti. Fakat Osborne, bu ifadesinden tam iki hafta sonra, şaşırtıcı bir biçimde tam aksi yönde bir demeç verdi ve Brexit’in ekonomide olumlu bir etki yaratacağını, şehirlerin birlikten çıkış sonrasında gelişmeye devam edeceğini söyledi[8]. Hemen hepimizin alışık olduğu bu keskin dönüşe Avrupa’lılar bir hayli şaşırdılar.

Britanya Avrupa’da Güçlü Kampanyası Brexit hareketinin tersine ülkenin birlikte kalmasına yönelik.

Çıkış hareketine bir destek de Bridgeman Sanat Kütüphanesi’nin kurucusu Vikontes Harriet Bridgeman’dan geldi. Bridgeman Brexit’e ekonomik eksende yaklaşıyor: “Avrupa Birliği, Birleşik Krallık’a 2014’te Yaratıcı Avrupa (Creative Europe) kapsamında 11,1 milyon pound ödedi; bu krallığın birliğe toplam katkısının %0,06’sı kadardı. British Council ise 30 milyon pound’un üzerinde bir fon aldı; bu da Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’ne toplam katkısının %0,18’i kadardı. Birleşik Krallık Yaratıcı Avrupa programı çerçevesinde diğer tüm devletlerden daha az fon alabildi. Oysa aynı yıl Fransa 44,2 milyon pound, Belçika 32,1 milyon pound ve Almanya ise 20,4 milyon pound aldı. Avrupa Birliği’ne yıllık 20 milyar pound ödeyerek geri aldığımızın iki katı kadar para vermiş oluyoruz. 40 yıldan fazladır bu tip bir katkımız olduğu düşünülürse bu toplamda 508 milyar pound demektir.” diyerek Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden alacağı fonu kendi içinde rahatça karşılayabileceğini belirtti[9].

Duruma bir de küresel istatistikler ışığında bakalım. 2015’te dünya genelindeki müzayedelerde satılan sanat eserlerinin %47’si modern, %25’i ise savaş sonrası %11’i çağdaş ve kalanı ise diğer dönem eserlerinden oluşmakta. Yine aynı yıl satılan toplam eserlerin %42’si resim, %29’u çizim, %18’i baskı, %6’sı heykel, %4’ü fotoğraf alanında. Kalan %1’i ise diğer disiplinler oluşturuyor[10]. Yani çoğunlukla geleneksel disiplinlerin dışında kalan çağdaş sanat eserleri, küresel sanat piyasasında yüzdesel olarak henüz büyük bir paya sahip değil. Dolayısıyla ekonomik dengelerin değişimi kısıtlı bir ekonomik alana sahip çağdaş sanatı, diğerlerine göre daha fazla etkileyecektir. Bu etki yalnız alım-satım sürecinde değil aynı zamanda üretim sürecinde de kendisini gösterecek, belki de art çağdaş (post-contemporary) sanat döneminin gelişini işaret dahi edecektir.


Müzayedelerde 2015 yılında satılan eserlerin hangi sanatsal döneme ait olduklarının yüzdesel grafiği (kaynak: artprice.com)

Avrupa’da durum böyleyken Türkiye’de neler olabilir? Gündemin ve konjonktürün neredeyse anlık değiştiği bir ülkede buna net bir cevap vermek şu an için neredeyse imkansız ama en azından bir tahmin yapabilecek kimi veriler hala var. Prof. Dr. Aylin Seçkin ve Dr. Erdal Atukeren’in ortaklaşa yürüttükleri çalışmalar, Türkiye’de sanat piyasası alanında 1989 yılından başlayarak günümüzde halen sürmekte olan bir gözlemin sonuçlarını ortaya koyuyor. Çalışma resim piyasası üzerinden ekonomik bir endeks oluşturmakta. Bu araştırmaya göre Türkiye’de resim piyasası, ekonomik gelişmelere oldukça duyarlı. Örneğin 2001 krizinde piyasa eş zamanlı bir tepki vermiş ve endeks 97,4’ten eksi 2,2’ye gerilemiş ancak kısa süre içerisinde toparlanmış ve 2004’te Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi 3,5 milyon dolara alıcı bulabilmiş[11]. 1989-2005 yılları arasında resme yapılan yatırımların getirisi enflasyondan arındırılmış olarak yıllık ortalama %54,9. Aynı dönemde altının getirisi yıllık ortalama %47,5 ve doların getirisi yıllık ortalama %46,1. Yani bu yıllar arasında sanat altından bile daha iyi bir yatırım aracı olmuş. Çalışma, 2001 krizinde piyasanın anlık tepki verdiğine işaret etse de 2008 krizini de içine alan 2006-2014 yılları arasını resim satışının altın dönemi olarak belirtmiş. Kısacası Türkiye’de sanat piyasası dış gelişmelerden ve spekülasyonlardan etkilenmeye bir hayli uygun ancak öngörülebilir olmaktan uzak.

Brexit hareketinin Birleşik Krallık’ta yaratacağı sonuçlar bakalım orta ve uzun vadede hem yurtiçi hem de küresel piyasalarda ne tür bir tepki doğuracak. Bu konudaki tartışmalar uzun süre devam edeceğe benziyor ancak sürecin yeni ve belki de beklenmedik gelişmelere de gebe olduğu açık. Ancak asıl sorulması gereken soru şu: Londra’da kanat çırpan bir kelebek Brüksel’de bir fırtına çıkaracak mı?

Kaynaklar:
[1],[10] http://imgpublic.artprice.com/pdf/rama2016_en.pdf
[2],[3] http://www.artscouncil.org.uk/sites/default/files/CIF_Arts_and_Growth.pdf
[4] http://www.thetimes.co.uk/tto/news/politics/article4715035.ece
[5] https://www.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/517415/treasury_analysis_economic_impact_of_eu_membership_web.pdf
[6] https://news.artnet.com/art-world/martin-roth-v-and-a-brexit-art-london-berlin-502859
[7] https://news.artnet.com/market/brexit-impact-british-art-market-508574
[8] http://www.dailymail.co.uk/news/article-3680063/What-difference-two-weeks-Osborne-says-City-THRIVE-following-Brexit-remain-world-s-dominant-financial-centre.html
[9] https://news.artnet.com/market/brexit-impact-british-art-market-508574
[11] http://www.hurriyet.com.tr/iki-iktisatcidan-turk-resim-piyasasi-analizi-8743054

0 Comments

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.