Kültürel Süreç Nasıl Planlanır? Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama Raporu Üzerine Bir İnceleme
Çağdaş sanat, sorgulamaya açık, henüz tam olarak tanımlanamamış bir kavramdır. Ortaya çıkışından bu yana, enine boyuna incelenerek, farklı teoriler ekseninde, farklı şekillerde açıklanmıştır. Çekiciliğini de bu düşünce çeşitliliğine ve sürekli değişime açık olmasına borçludur. Düşünce çeşitliliği yalnızca sanatçıların yaratım süreçlerine değil, aynı zamanda çağdaş sanatın okunması ve var olabilmesi amacıyla, küratörlere, sanat tarihçilerine, sanat eleştirmenlerine, müzecilere, galericilere ve koleksiyonerlere de hizmet eder. Tüm bu farklı faktörler, çağdaş sanatı ve kültürü şekillendirir, onları besler. Böylelikle yeni fikirlerin, teorilerin ve yöntemlerin ortaya çıkması için gereken zemin hazırlanır. Akıl-sanat döngüsü böylece tamamlanır.
Genel anlamda, sanatın odağı da, çekirdeği de insandır ama bazı durumlarda, insan topluluklarının şekillendirdiği kimi kavramlar, sanata bireyden fazla etki ederek kaderine yön verir; bunlardan biri ve belki de en önemlisi ise kültür kavramıdır. Kültürün sözlükteki karşılığı: “Belirli bir grubun belirli bir zamandaki, özellikle örf ve adetleri ile inanışlarından oluşan yaşam tarzı.”[1] şeklinde verilmiş olsa da UNESCO kültürü daha detaylı bir biçimde tanımlıyor: “En geniş anlamıyla kültür, bir toplumu ya da toplumsal grubu tanımlayan ayırıcı maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin birleşiminden oluşan bir bütündür. Sadece sanat ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgudur.”[2]
Kültürün bu ikinci ve daha kapsamlı tanımını temel alarak İKSV, Şubat ayının sonlarında “Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama”[3] başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, kültürel planlamanın evrelerini ve yerel yönetimlerin bu sürece nasıl katılabileceklerini veya katılmakta olduklarını ortaya koyması açısından değerli bir çalışma. Günümüzde süregelen neo-liberal ekonomi politikalarının yaşamlarımız üzerindeki yadsınamaz etkisi göz önünde bulundurulduğunda, raporu okumadan önce kültür ve sanatın ortaya çıkardığı ekonomik verilere de bir göz atmak gerekiyor. 2013 yılında kültür ve yaratıcı endüstriler[4], küresel ekonomiye 2.25 trilyon dolarlık[5] katkı sağlamış. Aynı yıl gerçekleşen e-ticaret hacminin 667 milyar dolar[6] olduğu dikkate alındığında kültürün ve sanatın, küresel ekonomik düzeyde bile ne denli bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Şu ana dek İKSV bünyesinde yayınlanan beşinci rapor olan bu çalışma, mekanik ve yazılım sektöründe genellikle uzak doğu ülkelerinde görmeye alıştığımız bir ‘tersine mühendislik’ mantığıyla hazırlanmış. Amsterdam, New York, Seul, Tokyo, Toronto ve Viyana’daki yerel yönetimlerin kültür politikalarının incelenmesiyle başlayan rapor, bunlardan hareketle, onların önce genel anlamda, maddeler halinde pragmatik çözümlemesini yapıyor sonrasında ise hem yerel hem de küresel düzeyde nasıl geliştirilebileceklerine ve uygulanabileceklerine dair sistematik şekilde akıl yürütüyor. Fakat ne yazık ki İstanbul’daki yerel yönetim faaliyetlerine dair pek fazla bilgi yok. Bunun nedeni, şehirde kültüre ilişkin göstergeler konusunda güvenilir ve kaliteli veriye ulaşmanın zor olduğu şeklinde belirtilmiş[7]. Raporun temel motivasyonu ise, Türkiye’de yerel yönetimlerin stratejik planlarında kültüre yeterince önem verilmiyor oluşu[8]. Bu durum da haliyle sanatın, toplumun ve kültürü oluşturan tüm alt unsurların gelişimini sekteye uğratıyor.
Dünyanın farklı yerlerindeki 6 şehri kapsayan inceleme bölümünde her şehrin kendine özgü dinamikleri ve stratejileri açıkça görülebiliyor. Ülkelerin coğrafi konumları, ekonomik ve demografik, dolayısıyla da sosyal özellikleri, hazırlanan tablolarda ortaya çıkmakta. Örneğin Tokyo genellikle ekonomik tabanlı bir strateji izlerken, Amsterdam bireylerin sürece katılımına yani kamusallığa ağırlık veriyor. Bu gibi farklılıklar şehirlerin planlama süreçlerine de yansımakta. Uzun süredir kültüre ve eğitime verdiği önemle dikkatleri üzerine çeken Kanada’da ise bölge halkıyla iletişim üzerine bir strateji benimsenmiş. Toronto yerel yönetimi, kültürel planlamada katılımcı bir yaklaşımı benimsediklerini: “Paydaşlarımızla yaptığımız danışma toplantıları, vatandaş danışma komiteleri, belediye sarayında yapılan toplantılar ve vatandaşların katılımına açık olan çevrimiçi platformlar vazgeçilmezdir.”[9] şeklinde ifade ediyor.
Çalışmada belirtilen şehirlere yönelik en ilgimi çeken veriler ise kültürel planlamadaki en önemli kriter ve bu planlamaların etkilerinin nasıl değerlendirildiği oldu[10]. Genellikle kamusallığa daha yakın olan Amsterdam yerel yönetimi en önemli kriterlerinin kentin genelinde kültürü ve kültürün rolünü güçlendirmek olarak belirlemiş. Bu biraz zayıf bir söylem olarak değerlendirilebilir. Oysa Toronto’da yaratıcı sermayeyi geliştirmek, içselleştirmek ve sürekliliğini sağlamak en önemli kriter. New York ise bunu bir adım daha ileri taşıyarak, bölge sakinlerinden, yönetimdeki temsilcilerden, yerel kanaat önderlerinden, kültür uzmanlarına kadar birçok kesimden insanın geri bildirimlerinin önemini vurguluyor. Seul’de ise, belirlenen 24 görev alanı ile vatandaşların görüşleri toplanıyor ve buna göre planlama sürecinin etkinliği belirleniyor.
Planlamanın etkilerinin neye göre değerlendirildiği ise ülkelerin ve şehirlerin kültürel gelişimde neyi hedefledikleriyle örtüşür durumda[11]. Tokyo bu sürecin mali düzenlemeler yapmaya yardımcı olacak verilere dönüştüğünü belirtirken, şaşırtıcı bir biçimde, Viyana’da yalnızca kültürel etkinliklere gelen insan sayısı bir ölçüt olarak kabul edilmiş. Bu konuda da en kapsamlı değerlendirme Toronto’ya ait; erişilebilirlik, sürdürülebilirlik, katılım ve yenilikçilik öncelikli kriterler olarak sıralanırken, yaratıcı sektörlerin Toronto GSYH’sine katkısının ve kültürel etkinliklere katılan turist sayısının da ölçüldüğü belirtilmiş. Seul’de ise Yerel Kültür ve Sanat Teşvik Yasası kapsamında, planlama süreci hükümet tarafından 5 yıllık dönemlerde gözden geçiriliyor; böylece şu an geçerli olan 2030 yılı kültürel hedeflerine ulaşmak için gerekli ayarlamalar yapılıyor.
Kültüre yapılan entelektüel ve fiziksel yatırımın belirleyici faktörlerinden biri de planlamaların sıklığı[12]. Çalışmaların başarıya ulaşması adına, uzun vadede incelenmesi gereken, istatistiki verilerin farklı yorumlarla farklı programlara uyum sağlamasına zemin hazırlayan bu kriter, ısrarlı ve istikrarlı bir kültür politikasının yapı taşı niteliğinde. İncelenen 6 şehirden Toronto ve Viyana haricindekilerin hepsi planlama takvimine sahip. Raporda Toronto’da 1990’dan bu yana neredeyse her yıl bir ana plan yapıldığı belirtilmişken, Viyana’da sadece planlama için bir takvimin olmadığı yazılmış.
İKSV’nin bu yoğun raporu, Türkiye’deki kültürel gelişim süreci için önemli bir referans niteliğinde. Dünyanın farklı bölgelerindeki uygulamaların incelenmesi, kendi yerel yönetimlerimiz için, özellikle de bundan öncesiyle ilgili sağlıklı bir bilgi elde edilemiyorken, bir yol haritası çizmek ve gelecek nesillere güvenilebilir bilgiler bırakabilmek adına hayati önem taşıyor. Aslında İKSV Genel Müdürü Görgün Taner vakfın bu konuda somut adımlar bile atmaya başladığını belirtiyor. Kağıthane’nin değişen sosyal dokusuyla ilgili ne tür bir çalışma yapılabileceği hakkında bilgi almak için belediye vakfa danışmış ve onlar da kendilerine Amsterdam Belediyesi’ni incelemelerini önermiş. Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Amsterdam’a giderek belediye yapısını ve kültür politikalarını incelemiş ve böylelikle çalışmalar başlamış. Şimdilerde Amsterdam’dan bir heyetin de Kağıthane’ye gelmesi bekleniyor.
Önümüzdeki aylar, bu rapordan sonra, Türkiye’de yerel otoritelerin kültürel planlamalarında neler yapıldığını inceleyebilmek adına kritik bir süreç olacak. Öncelikle kültürel altyapıyı analiz edebilmek, sonrasında geçmişe dönük verileri incelemek ve buna göre yeni planlama sürecini şekillendirmek, yerel yönetimlere bu konuda düşen en büyük sorumluluk olacak. İKSV’nin hazırladığı rapor, bu ve benzeri kültür-sanat alanındaki çalışmalar için umarım bir örnek oluşturabilir.
Kaynaklar:
[1] Cambridge Advanced Learner’s Dictionary & Thesaurus© Cambridge University Press
[2] UNESCO, Mexico City Declaration on Cultural Policies World Conference on Cultural Policies, Mexico City. 26 July – 6 August. s.1. Erişim Tarihi: 4 Ocak 2016. http://portal.unesco.org/culture/en/files/12762/11295421661mexico_en.pdf/mexico_en.pdf
[3] http://cdn.iksv.org/media/content/files/YerelYonetimlerIcinKulturelPlanlama.pdf
[4]Yaratıcı endüstriler: Sanat, iş dünyası ve teknoloji alanlarının kesişiminde, büyük oranda yaratıcılığa dayalı olarak gerçekleşen ve fikri mülkiyet haklarına tabi olan ekonomik etkinliklerin tamamıdır. İKSV, Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama (2016), s.20
[5] UNESCO, Cultural Times (2015), http://www.worldcreative.org/wp-content/uploads/2015/12/EYCulturalTimes2015_Download.pdf
[6] At Kearney danışmanlık şirketinin 2013 e-ticaret indeksi raporuna göre. https://www.atkearney.com/documents/10192/3609951/Online+Retail+Is+Front+and+Center+in+the+Quest+for+Growth.pdf/f6693929-b2d6-459e-afaa-3a892adbf33e
[7] İKSV, Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama (2016), s.11
[8] a.g.e., s.16
[9] a.g.e., s.48
[10] a.g.e., s.60
[11] a.g.e., s.63
[12] a.g.e., s.58
Genel anlamda, sanatın odağı da, çekirdeği de insandır ama bazı durumlarda, insan topluluklarının şekillendirdiği kimi kavramlar, sanata bireyden fazla etki ederek kaderine yön verir; bunlardan biri ve belki de en önemlisi ise kültür kavramıdır. Kültürün sözlükteki karşılığı: “Belirli bir grubun belirli bir zamandaki, özellikle örf ve adetleri ile inanışlarından oluşan yaşam tarzı.”[1] şeklinde verilmiş olsa da UNESCO kültürü daha detaylı bir biçimde tanımlıyor: “En geniş anlamıyla kültür, bir toplumu ya da toplumsal grubu tanımlayan ayırıcı maddi, manevi, zihinsel ve duygusal özelliklerin birleşiminden oluşan bir bütündür. Sadece sanat ve edebiyatı değil, aynı zamanda yaşam biçimlerini, insanın temel haklarını, değer yargılarını, geleneklerini ve inançlarını da kapsayan bir olgudur.”[2]
Kültürün bu ikinci ve daha kapsamlı tanımını temel alarak İKSV, Şubat ayının sonlarında “Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama”[3] başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, kültürel planlamanın evrelerini ve yerel yönetimlerin bu sürece nasıl katılabileceklerini veya katılmakta olduklarını ortaya koyması açısından değerli bir çalışma. Günümüzde süregelen neo-liberal ekonomi politikalarının yaşamlarımız üzerindeki yadsınamaz etkisi göz önünde bulundurulduğunda, raporu okumadan önce kültür ve sanatın ortaya çıkardığı ekonomik verilere de bir göz atmak gerekiyor. 2013 yılında kültür ve yaratıcı endüstriler[4], küresel ekonomiye 2.25 trilyon dolarlık[5] katkı sağlamış. Aynı yıl gerçekleşen e-ticaret hacminin 667 milyar dolar[6] olduğu dikkate alındığında kültürün ve sanatın, küresel ekonomik düzeyde bile ne denli bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Şu ana dek İKSV bünyesinde yayınlanan beşinci rapor olan bu çalışma, mekanik ve yazılım sektöründe genellikle uzak doğu ülkelerinde görmeye alıştığımız bir ‘tersine mühendislik’ mantığıyla hazırlanmış. Amsterdam, New York, Seul, Tokyo, Toronto ve Viyana’daki yerel yönetimlerin kültür politikalarının incelenmesiyle başlayan rapor, bunlardan hareketle, onların önce genel anlamda, maddeler halinde pragmatik çözümlemesini yapıyor sonrasında ise hem yerel hem de küresel düzeyde nasıl geliştirilebileceklerine ve uygulanabileceklerine dair sistematik şekilde akıl yürütüyor. Fakat ne yazık ki İstanbul’daki yerel yönetim faaliyetlerine dair pek fazla bilgi yok. Bunun nedeni, şehirde kültüre ilişkin göstergeler konusunda güvenilir ve kaliteli veriye ulaşmanın zor olduğu şeklinde belirtilmiş[7]. Raporun temel motivasyonu ise, Türkiye’de yerel yönetimlerin stratejik planlarında kültüre yeterince önem verilmiyor oluşu[8]. Bu durum da haliyle sanatın, toplumun ve kültürü oluşturan tüm alt unsurların gelişimini sekteye uğratıyor.
Dünyanın farklı yerlerindeki 6 şehri kapsayan inceleme bölümünde her şehrin kendine özgü dinamikleri ve stratejileri açıkça görülebiliyor. Ülkelerin coğrafi konumları, ekonomik ve demografik, dolayısıyla da sosyal özellikleri, hazırlanan tablolarda ortaya çıkmakta. Örneğin Tokyo genellikle ekonomik tabanlı bir strateji izlerken, Amsterdam bireylerin sürece katılımına yani kamusallığa ağırlık veriyor. Bu gibi farklılıklar şehirlerin planlama süreçlerine de yansımakta. Uzun süredir kültüre ve eğitime verdiği önemle dikkatleri üzerine çeken Kanada’da ise bölge halkıyla iletişim üzerine bir strateji benimsenmiş. Toronto yerel yönetimi, kültürel planlamada katılımcı bir yaklaşımı benimsediklerini: “Paydaşlarımızla yaptığımız danışma toplantıları, vatandaş danışma komiteleri, belediye sarayında yapılan toplantılar ve vatandaşların katılımına açık olan çevrimiçi platformlar vazgeçilmezdir.”[9] şeklinde ifade ediyor.
Çalışmada belirtilen şehirlere yönelik en ilgimi çeken veriler ise kültürel planlamadaki en önemli kriter ve bu planlamaların etkilerinin nasıl değerlendirildiği oldu[10]. Genellikle kamusallığa daha yakın olan Amsterdam yerel yönetimi en önemli kriterlerinin kentin genelinde kültürü ve kültürün rolünü güçlendirmek olarak belirlemiş. Bu biraz zayıf bir söylem olarak değerlendirilebilir. Oysa Toronto’da yaratıcı sermayeyi geliştirmek, içselleştirmek ve sürekliliğini sağlamak en önemli kriter. New York ise bunu bir adım daha ileri taşıyarak, bölge sakinlerinden, yönetimdeki temsilcilerden, yerel kanaat önderlerinden, kültür uzmanlarına kadar birçok kesimden insanın geri bildirimlerinin önemini vurguluyor. Seul’de ise, belirlenen 24 görev alanı ile vatandaşların görüşleri toplanıyor ve buna göre planlama sürecinin etkinliği belirleniyor.
Planlamanın etkilerinin neye göre değerlendirildiği ise ülkelerin ve şehirlerin kültürel gelişimde neyi hedefledikleriyle örtüşür durumda[11]. Tokyo bu sürecin mali düzenlemeler yapmaya yardımcı olacak verilere dönüştüğünü belirtirken, şaşırtıcı bir biçimde, Viyana’da yalnızca kültürel etkinliklere gelen insan sayısı bir ölçüt olarak kabul edilmiş. Bu konuda da en kapsamlı değerlendirme Toronto’ya ait; erişilebilirlik, sürdürülebilirlik, katılım ve yenilikçilik öncelikli kriterler olarak sıralanırken, yaratıcı sektörlerin Toronto GSYH’sine katkısının ve kültürel etkinliklere katılan turist sayısının da ölçüldüğü belirtilmiş. Seul’de ise Yerel Kültür ve Sanat Teşvik Yasası kapsamında, planlama süreci hükümet tarafından 5 yıllık dönemlerde gözden geçiriliyor; böylece şu an geçerli olan 2030 yılı kültürel hedeflerine ulaşmak için gerekli ayarlamalar yapılıyor.
Kültüre yapılan entelektüel ve fiziksel yatırımın belirleyici faktörlerinden biri de planlamaların sıklığı[12]. Çalışmaların başarıya ulaşması adına, uzun vadede incelenmesi gereken, istatistiki verilerin farklı yorumlarla farklı programlara uyum sağlamasına zemin hazırlayan bu kriter, ısrarlı ve istikrarlı bir kültür politikasının yapı taşı niteliğinde. İncelenen 6 şehirden Toronto ve Viyana haricindekilerin hepsi planlama takvimine sahip. Raporda Toronto’da 1990’dan bu yana neredeyse her yıl bir ana plan yapıldığı belirtilmişken, Viyana’da sadece planlama için bir takvimin olmadığı yazılmış.
İKSV’nin bu yoğun raporu, Türkiye’deki kültürel gelişim süreci için önemli bir referans niteliğinde. Dünyanın farklı bölgelerindeki uygulamaların incelenmesi, kendi yerel yönetimlerimiz için, özellikle de bundan öncesiyle ilgili sağlıklı bir bilgi elde edilemiyorken, bir yol haritası çizmek ve gelecek nesillere güvenilebilir bilgiler bırakabilmek adına hayati önem taşıyor. Aslında İKSV Genel Müdürü Görgün Taner vakfın bu konuda somut adımlar bile atmaya başladığını belirtiyor. Kağıthane’nin değişen sosyal dokusuyla ilgili ne tür bir çalışma yapılabileceği hakkında bilgi almak için belediye vakfa danışmış ve onlar da kendilerine Amsterdam Belediyesi’ni incelemelerini önermiş. Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Amsterdam’a giderek belediye yapısını ve kültür politikalarını incelemiş ve böylelikle çalışmalar başlamış. Şimdilerde Amsterdam’dan bir heyetin de Kağıthane’ye gelmesi bekleniyor.
Önümüzdeki aylar, bu rapordan sonra, Türkiye’de yerel otoritelerin kültürel planlamalarında neler yapıldığını inceleyebilmek adına kritik bir süreç olacak. Öncelikle kültürel altyapıyı analiz edebilmek, sonrasında geçmişe dönük verileri incelemek ve buna göre yeni planlama sürecini şekillendirmek, yerel yönetimlere bu konuda düşen en büyük sorumluluk olacak. İKSV’nin hazırladığı rapor, bu ve benzeri kültür-sanat alanındaki çalışmalar için umarım bir örnek oluşturabilir.
Kaynaklar:
[1] Cambridge Advanced Learner’s Dictionary & Thesaurus© Cambridge University Press
[2] UNESCO, Mexico City Declaration on Cultural Policies World Conference on Cultural Policies, Mexico City. 26 July – 6 August. s.1. Erişim Tarihi: 4 Ocak 2016. http://portal.unesco.org/culture/en/files/12762/11295421661mexico_en.pdf/mexico_en.pdf
[3] http://cdn.iksv.org/media/content/files/YerelYonetimlerIcinKulturelPlanlama.pdf
[4]Yaratıcı endüstriler: Sanat, iş dünyası ve teknoloji alanlarının kesişiminde, büyük oranda yaratıcılığa dayalı olarak gerçekleşen ve fikri mülkiyet haklarına tabi olan ekonomik etkinliklerin tamamıdır. İKSV, Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama (2016), s.20
[5] UNESCO, Cultural Times (2015), http://www.worldcreative.org/wp-content/uploads/2015/12/EYCulturalTimes2015_Download.pdf
[6] At Kearney danışmanlık şirketinin 2013 e-ticaret indeksi raporuna göre. https://www.atkearney.com/documents/10192/3609951/Online+Retail+Is+Front+and+Center+in+the+Quest+for+Growth.pdf/f6693929-b2d6-459e-afaa-3a892adbf33e
[7] İKSV, Yerel Yönetimler İçin Kültürel Planlama (2016), s.11
[8] a.g.e., s.16
[9] a.g.e., s.48
[10] a.g.e., s.60
[11] a.g.e., s.63
[12] a.g.e., s.58
0 Comments
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.