PER ASPERA AD ASTRA*


Yaşamak gözlerimizi önce içeri sonra da dışarı çevirmeyi gerektirir. Kim olduğumuzu ve nerede durduğumuzu bilmeye çalışmak, çevremizi saran sonsuzluğu anlamaya başlamanın ilk adımıdır. Yakını ve uzağı, benzeri ve farklıyı, bilineni ve bilinmeyeni keşfetme amacıyla yapılan, varış noktası olmayan bir yolculuktur. Ancak hayat, yaşımız ve tecrübemiz ne olursa olsun bir anında mutlaka yolumuzu kaybedebileceğimiz kadar büyük ve karmaşıktır. İşte sanat, fikirleri, bakış açılarını, hisleri, sözleri, bir galaksi gibi başımızın üzerinde toplar ve bize yaşamanın sayısız olasılığını sunar. Adımlar yanılabilir, insanlar da; ama yıldızlar hep doğru yolu gösterir.

Önemli kararları aldığımız anlar da böyledir. Bir yolu seçmeden önce durup düşünmek, etrafımızı gözlemlemek isteriz. Zaman hep azdır, yol ise sonsuz. Harekete geçmeden önce seçimlerimizin doğruluğunu kimi zaman acemice ve aceleyle kendimize kanıtlamaya çalışırız. Zaman yanıltabilir, kesişim noktaları da; ama yıldızlar hep doğru yolu gösterir.

Seçtiğimiz yollar ise kimi zaman başka sokaklarla, umulmadık caddelerle kesişir. Çoğu zaman tanımadığımız insanlar, hayatlar ve duygularla karşılaşırız. Öğrenir ve öğretiriz; konuşur ve dinleriz. Bazen de eski bir dosta rast gelir, geçmişteki hallerimizi hatırlarız. Yol ayrımlarında durup etrafımıza bakarken olayları, insanları ve fikirleri inceler, bir sonraki anda ne yapacağımıza karar vermeye çalışırız. Ancak nereye gittiğimizi bilmiyorsak seçtiğimiz yolun da bir anlamı yoktur. Pusula yanılabilir, haritalar da; ama yıldızlar hep doğru yolu gösterir.

Rasat, Yıldız Holding’in sanat koleksiyonundan yakın dönem sanat tarihine dair bir seçkiyi izleyiciyle buluşturuyor. Koleksiyona yıllar içinde yurtiçi ve yurtdışından dahil edilen yüzlerce eser arasından oluşturulan bu seçki, sanat tarihindeki ilginç kesişimleri, yol ayrımlarını ve birliktelikleri bugün durduğumuz noktadan gözlemliyor. Üç katlı sergi mekânının dokuz odasına yayılan RASAT, ziyaretçilerine farklı hikâyelerin kapılarını aralarken, her defasında yeni bir okumaya imkân veriyor. Varlığımızın ve eylemlerimizin gölgesi yeryüzünden silindikten sonra bile yıldızlar aynen kalacak.

Bunu bilmeyen tek bir insan bile yoktur. O halde, neden gözlerimizi o yıldızlara çevirmiyoruz?** 


Sergi kataloğuna ulaşmak için buraya tıklayın.


*Türkçeye “zorluklardan geçip yıldızlara ulaşmak” olarak çevrilebilecek, tarih boyunca birçok farklı yerde kullanılarak günümüze ulaşmış Latince söz.
**Mikhail Bulgakov, Beyaz Muhafız (1925)

0 Comments

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.