Çarpışma Pozisyonu Alın!

Yeniden ellerinin içindeyim, sonsuz sürekli.
Her gece çatısından yıldızları izlediğim köhne ahşap evin içinde,
Bu defa farklı bir yüzle farklı bir gecenin yıldızlarını topluyorum ruh sepetime.
-Géraud Simonet (Jüpiter ve Sonsuzluğun Ötesi)

Gökhan Deniz’in, 27 Nisan’da Çağla Cabaoğlu Galeri’de açılan son sergisi “Az Önce Bir Şey Oldu”yu gezerken aklımda sürekli olarak bu dizeler dolaşıyordu; tane tane ve kelime kelime. Simonet’nin tuhaf yalnızlıklarıyla Deniz’in ansızlıkları öylesine örtüşüyordu ki, belki de bu ikili tanışabilse yepyeni formlar çıkabilirdi. İçeri girdikten sonra, her adımda galeri duvarlarına yerleştirilmiş hemen her eserdeki yüzler yalnızca orada bir tanık gibi bulunmuyor, aynı zamanda birer izleyici gibi sanki benimle birlikte tüm izleyicileri gözlüyor, tepkilerimizi tuvale, kağıda, pileksiye, paslanmaz çeliğe kaydediyordu.

“Az Önce Bir Şey Oldu”, Gökhan Deniz’in son beş yıldır ürettiği eserlerinden oluşuyor. Her ne kadar eserlerdeki içerik ortak bir paydaya çıkıyor olsa da, üslup farklılaşıyor; kimilerinde insanın yüzüne, tıpkı rüzgarlı bir günde savrulup çarpan bir yaprak gibi çarpan gerçeklik, kimilerinde alaycı bir gülümsemeyle uzaktan selam veriyor. Ancak tüm bunlar, tahmin edilemeyen, öngörülemeyen ve bir türlü kabul edilemeyen ne varsa, onların hemen sonrasında ortaya çıkan şeylerin toplamını oluşturuyor. Yani sanatçı, hepimizin çapraşık doğasında tutarsızlaştığımız ve bunu kontrol dahi edemediğimiz ‘anlık yazılımsal hatalarımızı’ ortaya koyuyor.

2014, Mütemadi figürler serisi 2 – seni kim korur, şeffaf mika malz.üzr.kar.tek.122×92 cm

Kimlik ve iktidar kavramlarını, onların dış dünyayla ve kendi aralarındaki ilişkilerini daha önce de inceleyen Gökhan Deniz, bu sergide aynı denkleme peyzajları da katarak sanatsal sorgusunun sınılarını bir adım daha ileri götürüyor. İnsana ait ne varsa gözler önüne seren ve bunları büyük bir şeffaflık (hem içerik hem de teknik olarak üstelik) içinde işleyebilen eserler arasındaki söylem farkları birbirlerinin içine geçip sergiyi bir bütün haline getirebilmiş. Örneğin bir eser paslanmaz çelik üzerine çalışılmışken bir diğeri tuval üzerinde hayat bulmuş. Fakat bu iki malzemenin taban tabana zıt karakterde oluşu, serginin odağındaki kavramları bir arada tutmak için bir dezavantaj değil, aksine tamamlayıcı bir öğe niteliğinde. Böylece modern zamanın, yorgun ve karmaşık insanının hazırlıksızlığı ve aidiyet çabası, uzun bir koridor gibi uzanan sergi mekanını, adeta bir varoluş müzesine dönüştürmüş.

Saliha Yavuz küratörlüğünde gerçekleştirilen “Az Önce Bir Şey oldu”, Géraud Simonet’nin köhne evine, Gökhan Deniz’in insanlarını yerleştiriyor ve o insanların gözünden çarpışma sonrasındaki sonsuz süreklilik halini izleyiciye deneyimletiyor. Sergi Çağla Cabaoğlu Galeri’de 27 Mayıs 2016 tarihine kadar izlenebilir.

Kapak görseli: 2011, ses çıkarma! hush up.130x200cm-tual üzr.karışık tek

0 Comments

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.