Geçmişin İzleri Geleceğe Yankılandığında

Tüketim toplumu, insanın ilk aleti icadıyla başlayan doğaya üstünlük kurma amacını bir adım öteye taşıdı. Var olanı onarmak yerine tüketmeyi ve onu daha yeniyle, daha mükemmelle değiştirmeyi merkezine koydu. Her yeni adım, bir eskisinin silinmesini gerektiriyordu. Yani geride hiçbir iz bırakılmamalıydı ki bu mükemmel bir cinayet olabilsin, geleneksel toplumdan tüketim toplumuna tam olarak bir dönüşüm sağlanabilsin. Böylece doğayla ilişkisini giderek pasif-agresif bir hale getiren insan, sonunda doğanın üstün geleceğini, kendi eliyle ürettiği her şeyin yok olmakta olduğunu bilmesine rağmen, anlık galibiyetleriyle sarhoş oldu. Doğayı ve zamanı alt ettiğine dair inancı öyle kesindi ki önünde yenmesi gereken tek şey artık kendi olmuştu. Ve insan gülünç şekilde, geriye kalan son şeyi, kendini tüketmeye başladı.

Varlık felsefesi, bu altüst oluşun içinde, insanın silmeye çalıştığı kavramları ona hatırlatan bir kendini sorgulayıştır. İnsanı zaman olgusunun içine yerleştirerek, geçmişi, geleceği ve şimdiki zamanı inceler. Yani gözlemlenen evrenin içinde nanopartiküllerden karadeliklere kadar geniş bir yelpazede, yaşama her noktasında dokunan bu kuram, sanatta da önemli bir yere sahiptir.

Daire Galeri, Daire Projects içinde ilk defa kendi mekanı dışında gerçekleştirdiği yeni sergisi Şimdinin Kırılganlığı’nda varlık felsefesinin önemli temsilcilerinden Heidegger’in şimdiki zaman kavramı üzerinden hareketle zamanın içindeki insanı ve insanın içindeki zamanın tortularını otopsi masasının soğuk çeliğine yatırıyor. 42 Maslak’taki Art!Space’de 9 Şubat’ta açılan sergi 10 sanatçıyı farklı tekniklerde ürettikleri eserleriyle bir araya getiriyor. Adından da anlaşılacağı üzere sergi, şimdiye odaklanmış ve şimdiki zaman kavramını, geçmiş ve gelecekle ilişkilendirerek, varlık felsefesinin paradoksal zemininde, farklı açılardan izleyiciye sunmayı amaçlamış.

Berkay Tuncay’ın 2012 yılında, inkjet baskı kullanarak oluşturduğu enstalatif eseri, Bu Fotoğrafları Başka Bir Yerde Görebilme Şansınız Yok! İzleyiciye şimdiki zamanın akışkanlığını, biriken hantal bir geçmişi ve henüz ‘yazılmamış’ geleceği bir araya getirerek sunuyor. Tüketim toplumunun bir özelliği olan geçmişin izlerinin artık yalnızca -belki de kimsenin merak edip okumayacağı- bir kayıt haline gelişi eserin çekirdeğini oluştururken, seri üretimle değişen yaşam tarzına yazıcı baskısının kullanımıyla vurgu yapılmış.

Berkay Tuncay

Farklı disiplinlerde eserler üreten Hayal İncedoğan ise bu sergide bir sesli video yerleştirmeyle yer alıyor. Sanatçının 2015 yılında ürettiği eser, havada sekiz çizen bir sinek kuşunu konu alıyor. Varlık felsefesinin önemli alt sorgularından biri olan zaman, bu eserde yaşam ve ölüm kavramları üzerinden görsel-işitsel bir deneyim yaratıyor. Zamanın döngüselliği, Sonsuzun Sesi adlı eserde sinek kuşunun bir yandan her şeyi diğer yandan hiçliği ifade eden çabasını, bir tür iz sürüş şeklinde canlandırıyor.

Hayal İncedoğan

Heidegger’in şimdiki zaman algısını en iyi anlatan kavramlardan biri olan nostalji, Sayat Uşaklıgil’in tuvalinde Telefon adlı esere dönüşmüş. Geçmişle geleceğin popüler kültür imgelerine ve 50’lerin 60’ların tarzına dayanarak harmanlandığı eserde sanatçı, zaman kavramını yine insan üzerinden sorgulayarak, Telefon’da 6 kadının, zamanın ötesinden gelen bir cep telefonunu inceleme anını konu etmiş. Eserlerinde jestlere ve yüzlere odaklanan Uşaklıgil, burada da anlamı insan hareketleri ve yüz ifadeleri üzerinden gelecek ve geçmiş arasındaki bir senkron kaymasını işlemiş.

Sayat Uşaklıgil

Serginin bir diğer ressamı Zeynep Akgün, Şimdinin Kırılganlığı’nda yer alan iki tablosunda da zamanı kaos içerisinde, geçmişin geleceğe ve şimdiki zamana karışarak, yepyeni bir şu an algısı yaratan bir dünyayı kurguluyor. Işık yansımalarını zamandaki kırılmaları ve geçiş anlarını betimlemek için kullanan sanatçı, tablolarının merkezine yine insanı yerleştirmiş. Ancak Akgün’ün eserlerindeki insanlar çoğunlukla asimetrik bir pozisyonda, yani tıpkı zaman gibi tekrarsız şekilde var oluyorlar. Yansımaları ve insanları barındıran arka plan ise bilinçli şekilde bozulan bir perspektif yaratarak zamanı ve mekanı birbirinden ayırıyor ve böylece varoluşsal sorguyu bir bütün olarak izleyiciye sunuyor.

Zeynep Akgün

Şimdinin Kırılganlığı, varlık felsefesini, insanın zamandaki ve yaşamdaki konumunu farklı sanatçıların gözünden inceliyor. Bu sergi aynı zamanda tüketim toplumuna bir karşı çıkış niteliğinde çünkü kendi içinde geçmişin izlerini unutmamayı seçerken, geleceği de bu izlerin yardımıyla anlamaya çalışan bir evren çiziyor. Yani sanat, kendi kendini tüketmeye yüz tutan insanı, varoluşun en temel gerçekleriyle, geçmişin izleri ve onların geleceğe yankılarıyla yüzleştirirken bunu en kırılgan zeminde yani şimdiki zamanda yapıyor.

Açılışında Galata Perform ekibinin bir performansına da yer veren sergide, Özgür Demirci, Zeynep Akgün, Sayat Uşaklıgil, Sümer Sayın, Ayla Turan, Hayal İncedoğan, Ahmet Duru, Berkay Tuncay, Sibel Horada ve Nesren Jake’in eserleri yer alıyor. Şimdinin Kırılganlığı, 9 Şubat – 1 Nisan 2017 tarihleri arasında Pazartesi – Cuma 09:00 – 19:00 ve haftasonu cumartesi Pazar 10.00- 18.00 saatleri arasında 42 Maslak Art!Space’de ziyaret edilebilir.

0 Comments

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.